27 Ekim 2017 Cuma

Saadet Hanım / Oyun Yorumu || Tiyatro

Ahmet Levent Pala'nın yazdığı Tolga Yeter'in yönetti İBB Şehir Tiyatroları'na geçen sene girmiş bir oyun Saadet Hanım. Ben oyunu Fatih Reşat Nuri Sahnesi'nde izledim. Oyun 100 dk sürüyor ve 2 perde şeklinde.

Perde açıldığında bir banka görüyoruz. Öğle tatili bitmiş ama henüz o tatil havası bitmemiş şubede. Güvenlik görevlisinden tutun müdürüne kadar herkes boş boş vakit geçiriyor diyebiliriz. Bu sırada emekli ilkokul öğretmeni Saadet Yurtlu bankaya para çekmeye geliyor. Para çekip biricik oğlu Sermet'e hediye alacak çünkü bugün Sermet'in doğum günü. Sahneye çıkar çıkmaz güvenlikçinin lakayt tavırlarıyla karşılaşan Saadet öğretmen 'İşte bunlar hep müfredat yüzünden.' mesajını verip beklemeye başlıyor. O sırada bankayı kafasına çorap geçirmiş 3 kişi soymaya geliyor ve oyun asıl şimdi tüm temposuyla başlıyor.

Oyunu madde madde inceleyeceğiz ama genel olarak düşünecek olursak ben sevdim.Özellikle başroldeki Saadet Yurtlu'yu oynayan Nilgün Kasapbaşoğlu'na bayıldım. 

Beğendim
  • Sahne dekoruna bayıldım. Emre Albayrak Şahin her şeyi düşünmüş. Atm, bilet kesme makinası. duvardaki 'hesabınız güvende' yazısı. Her şeyiyle dört dörtlük bir banka dekoruydu. Gerçek bir bankadan hiçbir fark yoktu.
  • Kostümler çok iyiydi. Kostüm tasarımı Zuhal Soy'a aitmiş. Özellikle Saadet Hanım'ın elbisesine bayıldım. Bir emekli öğretmene tam uyacak bir kostümdü.
  • Müfredatın değişmesi konusuna yapılan göndermeleri beğendim.
  • Ana komedi unsurumuz da sayılabilecek Başkan kod adlı soyguncuyu beğendim. Hem karakter olarak replikli repliksiz bizi çok güldürdü. Hem de oyunculuk çok iyiydi. Oyuncunun adı Selim Can Yalçın imiş. İlk defa izledim. Hatta müzikler de ona aitmiş.
  • Oyun boyunca verilen mesajlar çoktu. Ama biz mesaj vermek adına bir oyun yazdık gibi de değildi. Komedinin trajedinin arasına serpiştirilmişti bu mesajlar. Doğal olarak seyriciyi kasmadı, bunaltmadı. Tempoyu düşürmedi.
Beğenmedim
  • Klişeler üzerine yazılan hikayeleri severim. Ama bu fazla klişe doluydu. Bankacısından güvenlik görevlisine, öğretmenlikten anneliğe her kavramın en klişesi konu edilmişti.
  • Oyun bir mesaj vermeye çalışıyor evet, ama ne mesajı vermeye çalışıyor karar verememiş gibiydi. Yani hem soyguncular bir yığın mesaj vermeye çalışıyor, hem polisler hem Saadet Hanım derken ortada bir yığın konu oldu. Peki bu seyirciyi sıktı mı? Hayır. Zira üzerlerinde çok fazla durulmadılar, komedi ile harmanlandılar. Ama seyirciyi sıkmamak adına verilen bu çaba hiçbir mesajın tam anlamıyla verilememesi ile sonuçlandı sanki. 
  • Müziklerin Selim Can Yalçın'a ait olduğundan bahsetmiştim. Ama nasıldılar pek bilemiyorum. Müzikler toplu söylendiler ve ben pek anlayamadım sözleri. Seçemedim. Söyleyemediler mi, müzikler mi kötüydü, teknik bir sıkıntı mıydı bilemiyorum.
Dediğim gibi genel olarak sevdim. Çok çok iyi değilse de iyiydi. Giderseniz yorumlarınızı paylaşmayı unutmayın lütfen. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere. Tiyatro ile kalın...


''Ben Saadet Yurtlu, emekli ilkokul öğretmeniyim. Bu da size aklımı henüz yitirmişken söyleyeceğim son şey: Artık büyümesi beklensin fidanların, gökyüzü çocukların olsun, denizler balıkların. Bir çocuğun ellerinde yeşerecekse tekrardan dünya; bırakın gökyüzü çocukların olsun, denizler annelerin...

Ben Saadet Yurtlu. Emekli ilkokul öğretmeniyim ve bu da size öğreteceğim son şey: Biz hatayı çocuklarımızdan gözyaşımızı saklamakla yaptık. Sonunda kendileri arayıp buldular. Siz acılarınızı öğretin ki çocuklara, bu sefer mutluluğu arayıp bulsunlar...''


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder