29 Aralık 2016 Perşembe

Jiggylypuff Deniyor #2 / Yılbaşı Kurabiyeleri

Selamlar efenim selamlaar...
2016 senesinin son yazısı ile karşınızdayım. Bu yazının ne olacağı konusunda geçirdiğim uzun kararsızlık dönemi sonucunda bir Jiggy Deniyor yazısında karar kılmamın sebebi tatlış kurabiyeler oldu.

24 Aralık 2016 Cumartesi

Kağıt eskitme / Diy

Selam hestiagünlükleri okurları...
Şeker tadında bir pazar sabahından hepinize günaydınlar efenim.

Uzun süredir blog yazamadım ve dolu ve sıkışık bir dönem olsa da Aralık ayımı boş bırakmak istemedim ve size yeni yıl hediyelerinizde kullanabileceğiniz bir diy / kendin yap projesi ile geldim.


Öncelikle kağıt eskitme işlemimiz için bize ne lazım? Kağıt (tabi ki) ve çay/kahve. Ben evde demleyip içmediğimiz çay olduğu için çay ile yaptım.

29 Kasım 2016 Salı

Doctor Strange / Film Yorumu

Selam sinema severler...

Daha bugün gitme fırsatı bulduğum Doctor Strange'i sıcağı sıcağına yazayım dedim ve hemen klavye başına geçtim.

Konusu :
Başarılı cerrah Stephen Vincent Strange, geçirdiği bir trafik kazası sonucunda elindeki sinirler zarar görünce artık mesleğini yapamaz hale gelir. Tüm yaraları iyileştirebilen, Nepal'de yaşamakta olan Ancient One ( Kadim Kişi) adlı büyücünün varlığını öğrenmesi onun için yeni bir umut olur. Nepal'e giden cerrah sandığından çok daha büyük güçlerle karşılaşacaktır.

28 Kasım 2016 Pazartesi

D&R Online Alışverişim / Pişmanlık üzerine bir hikayecik

Evet kitap severler.
Bugün sizlere son bir aydır  D&R ile nasıl bir savaş halindeyim, bundan bahsetmek istiyorum. Bahsedeyim ki siz bir alışveriş yapacaksanız en azından iki kere düşünün.

Benim her zaman D&R, idefix, kitapyurdu gibi sitelerde dopdolu sepetlerim vardır. Ne yazık ki bu sepetlerde her istediğimi her zaman alamıyorum ve en azından aklımda dursun unutmayayım diye bekletiyorum. Acil oldukça yada elim bollaşınca oradan alabildiğim kadar kitap alıyorum.

Bu alışverişim bunların ilkine giriyordu. Yani artık almazsam sinir krizi geçireceğim kitapların siparişini vereyim dedim. Öncelikle siparişin onur konuğu Harry Potter ve Lanetli Çocuk'u ekledim. (Kitabın yorumuna buradan ulaşabilirsiniz.) Daha sonra ilk kitabını okuduğum hatta filmine gittiğim Bayan Peregrine'in tuhaf çocukları serisinin ikinci kitabı Gölge Şehir ile üçüncü kitabı Ruhlar Kütüphanesi'ni attım hemen sepete. Son olarak da bir önceki nereden verdiğimi hatırlamadığım (kitapyurdu veya idefixti) siparişte tedarik edilemeyen Çağlar Boyu Quidditch'i de uygun fiyatlı diye ekledim. Yani toplamda 4 kitap ;
- Harry Potter ve Lanetli Çocuk
-Gölge Şehir
-Ruhlar Kütüphanesi
-Çağlar Boyu Quidditch

27 Kasım 2016 Pazar

Oh My Venus / Dizi Yorumu

Evet biraz geçmişten gelen bir dizi ile karşınızdayım. Şimdi 'onca yeni dizi varken neden Oh My Venus'ü yazıyorsun Jiggylypuff?' diye düşünüyor olabilirsiniz. Oh my venus ilk yayınladığı tarihten itibaren benim takibimdeydi. İzlerken de biriktirmeyeyim sonra zorlanırım diye düşünüp beğendiğim yerlerin screenshotlarını almıştım amma velakin bir türlü benim vaktim olup da aklıma da gelip de replikleri birleştirip yazamamıştım.

Geçenlerde resimlerimi düzenlerken screenshotları farkettim ve kendime bir yuh çekip Oh my venus yazacağım diye zihnime not düştüm. Şimdi de sonunda replikleri hazırladım ve geçtim klavyemin başına.
 
Konusu:
Kim Young Ho (So Ji Sub) dünyaca ünlü kişisel antrenör ve zengin bir aileden gelmiş çocukluğunda da sakatlık geçirmiş acı bir geçmişe sahip bir adamdır. Kang Joo Eun (Shin Min Ah) ise bir zamanlar güzelliğiyle baş döndüren biriyken avukat olmuş ve kilo alarak eski cazibesini ve güzelliğini yitirmiş bir kadındır ve bu yüzden sevgilisi tarafından terk edilmiştir. Bir gün bu iki insanın yolları kesişir ve gelişen olaylar sonucunda Kim Young Ho, Kang Joo Eun'un kişisel antrenörü olur. Bu sırada birbirlerine aşık olacaklardır.

26 Kasım 2016 Cumartesi

Bakele / Kitap Yorumu


Bakele bugüne kadar bu blogda yazdığım kitaplardan çok farklı bir kitap. 34 hikayeden oluşan bir hikaye kitabı aslında. İlk hikayede de kitabın adını gören herkesin aklına ilk gelen soruyu cevaplıyor, 'ne demek bu bakele?'.

Birbirinden bağımsız bu 34 hikayenin hepsi ayrı bir tat bırakıyor sizde. Kitabın arka kapağında şöyle bir ifade var ''okuyan 'iyi ki Türkçe biliyorum' diye şükrediyor'' 
Kesinlikle iddialı ama çok doğru.

Çok çabuk okunan, çok çabuk biten ama bitmesi hiç istenmeyen bir kitap. Hiç bir his zorlama değil bu kitapta. Doğal, farkında olmadan yüzünüze yapışan bir tebessüm ile okuyorsunuz sonuna kadar. Bazen çocuk oluyorsunuz okurken, bazen fakir, bazen zengin, bazen yetim, bazen bir aile yükünün altında kalmış gibi. 

25 Kasım 2016 Cuma

Jiggylypuff Deniyor! /Kahve yanına cookie?

Selam hestia günlükleri okurları...

Arada sırada karşıma çıkan ufak tefek denemek istediğim şeyler var ve bunları denedikçe buraya yazmak istediğimden böyle bir seriye başladım. Jiggylypuff deniyor başlığı altında bu deneyip beğendiğim ne olursa olsun yazmayı planlıyorum.

Bugün de size bu aralar hem benim hem ailemin takıntılı olduğu kurabiyeleri anlatacağım.

Bim'de satılan bu süt kaymaklı kurabiye bu aralar yeni favorimiz.
Kahve yanına inanılmaz yakışıyor.
Son zamanlarda favori üçlüm kahve-kitap-kurabiye üçlüsü :D

24 Kasım 2016 Perşembe

Eleanor & Park / Kitap Yorumu

Konusu:
Birbirlerine anahtar ve kilit uyumuyla bağlı iki gencin ilk aşka hikayesi. 
Eleanor, kızıl saçlı tuhaf giysili okula yeni gelen kız. Park ise çevresiyle inanılmaz farklı ama onlara bir şekilde ayak uydurmuş, zeki, fedakar, ilk aşkın ömür boyu sürmeyeceğini bilen ama bunu ne olursa olsun özel kişi için denemek isteyen ...
Kısacası iki uyumsuz insanın sıradışı aşkı.

Eleanor, kızıl kıvırcık saçlı kilolu bir kız ve okula yeni geliyor. Okulda da bu garip görünümlü kızı itip kakmak, dışlamak isteyen insanlar sürüsüyle var haliyle. Eleanor'un tek istediği kimseye bulaşmadan görünmezmiş gibi yaşamakken daha okula giderken okul servisinde başlıyor olaylar.
Okul servisinde herkesin yeri belli doğal olarak Eleanor'a oturacak yer kalmıyor. Park da isteksizce -hatta kabalaşarak- yanına oturtuyor. 

21 Kasım 2016 Pazartesi

Harry Potter ve Lanetli Çocuk / Kitap Yorumu

Kitabı edineli ve okuyalı çok oldu, ön sipariş ile almıştım kitabı. Bu yazı bu kadar geciktiği için çok üzgünüm.


Konusu:
Harry ait olduğu yerde durmayı reddeden bir geçmişle boğuşurken, en küçük oğlu Albus da istemediği bir aile mirasının yükünü omuzlarında taşımakta zorlanır. Geçmişle gelecek uğursuzca iç içe geçerken hem baba hem oğul tedirgin edici bir gerçeği, bazen karanlığın beklenmedik yerlerden geldiğini öğrenir.

Kitap John Tiffany ve Jack Thorne tarafından kaleme alınmış ve JK Rowling danışmanlığını yapmış İlk olarak kalemi başka birinin tuttuğu kitap boyunca kendini hissettiriyor ama çok fazla rahatsız etmiyor. Türkçe'ye her zamanki gibi Sevin Okyay ve Kutlukhan Kutlu çevirmiş.

Hikayenin yola çıktığı fikri çok beğendim. Lord Voldemort öldükten 19 yıl sonrasında geçiyor hikaye. Harry (Sihirsel Yasal Yaptırım Dairesi Başkanı) ve Hermonie (Sihir Bakanı) bakanlıkta çalışırken Ron abisi ile Weasley şaka dükkanını işletiyor. Ginny ise bir gazeteci olmuş. 
Harry ve Ginny'nin küçük oğulları Albus Severus ve Hermonie ve Ron'un kızı Rose Hogwarts'a başlıyor ve Rose Gryfindor'a Albus Slytherin'e seçiliyor. Aynı zamanda Draco'nun oğlu Scorpius'da okula başlıyor ve o da Slytherin'e seçiliyor. Slyhterin'deki ilk ve tek Potter olan Albus haliyle okulda dışlanıyor ve Scorpius da saçma bir söylenti yüzünden (yok efendim Draco'nun çocuğu olmuyormuş da zaman döndürücüyle geçmişe gidip Scorpius'u getirmiş ve Scorpius aslında Voldemort'un çocuğuymuş) dışlandığı için bu ikisi çok yakın arkadaş oluyorlar. Olaylar zaten buradan sonra başlıyor.

20 Kasım 2016 Pazar

Fantastik Canavarlar Nelerdir? Nerede Bulunurlar? / Film Yorumu


Sonunda! Fantastik Canavarlar'la karşınızdayım! 
Aslında filme dün gittim ama çok geç bir seans olduğundan gece yazamadım haliyle. Ama sabah ilk işim klavye başına geçmek oldu. 

Konusu:
Harry Potter dünyasının 70 sene öncesine -1926'ya- gidiyoruz ve Hogwarts kütüphanesinde bulunan Fantastik Canavarlar nelerdir nerede bulunurlar? kitabının yazarı Newt Scamander'ın New York'a yaptığı geziyi izliyoruz.

Oyuncular:
Eddie Redmayne (Newt Scamander)
Katherine Waterston (Tina Goldstein)
Alison Sudol (Queenie Goldstein)
Dan Fogler (Jacob Kowalski)
Johnny Depp (Gellert Grindelwald)

Ya ne yorum yapsam ne desem nasıl başlasam bilemiyorum gerçekten. Öncelikle filmi beğendim onu söyleyeyim. Filmi beğenmeyenler de olmuş ama bu tamamen nasıl bir bekletiyle gittiğiniz ile alakalı bir durum. Nasıl büyük beklentiler içine girdi insanlar onu da anlamadım çünkü küçücük bir kitaptı yani ben o kitaptan nasıl bir film çıkacağını düşünemediğimden düşük beklenti ile gittim. Tamamen büyü dünyasına yeniden göz atacak olmanın heyecanı içindeydim. Film girişinde Harry Potter'ın müziğini duyduğum anda tüylerim diken diken oldu gerçekten. Hem güldürdü hem hüzünlendirdi hem hayran bıraktı. 

18 Kasım 2016 Cuma

Ada : Sırlar Çözülüyor / Kitap Yorumu


Konusu :
Nil Adası'nda kurallar belliydi. Kaçmak için 365 gününüz vardı… yoksa ölürdünüz.
 Rives artık Nil Adası'nın tartışmasız lideriydi, ancak Köy'ü bir arada tutmak her zamankinden daha güçtü. Yağmacılar artık daha cesur, hayvanlar daha saldırgandı. Yeni gelenler Köy'deki dengeleri sarsmış, Arama sistemini tehlikeye atmış ve Rives'ın Nil hakkında bildiği her şeyi sorgulamasına neden olmuşlardı. Geçmişi sırlarla dolu Skye da adaya yeni gelenler arasındaydı ve tıpkı Rives gibi, Nil'i çözmeye çalışıyordu. 

4 Kasım 2016 Cuma

Telepati (Multiversum #1) / Kitap Yorumu

Konusu :
Alex ve Jenny 16 yaşında iki gençtir. Alex Milano'da, Jenny ise Melbourne'da yaşamaktadır. Son dört yıl boyunca zaman zaman birbirlerini bilinçlerini kaybettikleri anlarda, hiçbir uyarı vermeden gerçekleşen telepatik iletişimleri sırasında görüşmüşlerdir.
Bu telepatik nöbetlerin birinde buluşmak üzere sözleşen iki genç, aynı gün aynı yerde bulunmalarına rağmen birbirini göremez. Bu, şaşırtıcı bir keşif yapmalarını sağlar. Farklı boyutlarda yaşamaktadırlar. Jenny'nin evreninde Alex bambaşka biridir. Alex'in evreninde ise Jenny 6 yaşında ölmüştür. Onlar birbirlerini bulmaya çalışırken Çoklu Evren patlayıp yok olmanın eşiğine gelmiştir ama Jenny ve Alex'in kesinlikle buluşması gerekmektedir çünkü Dünya'nın geleceği buna bağlıdır. Yaklaşmakta olan kaderi yalnızca aşkları değiştirebilecektir.

Görünmez / Kitap Yorumu

Konusu : 
Görünmezlik laneti taşıyan bir çocuk : Stephen
Stephen görünmez olarak yaşamaya alışkındır. O böyle doğmuştur. Görünmez. Lanetli.

Ve tüm dünyada onu görebilen tek kişi : Elizabeth
Elizabeth bazen görünmez olabilmeyi dilemekte, görünmediği takdirde onu kimsenin incitmeyeceğini düşünmektedir.

Elizabeth ailesiyle taşındığı New York'taki yeni evinde Stephen'la karşılaştığında, genç kızın onu görebildiğini anlayan Stephen şaşkına döner. Elizabeth ise Stephen'ın onu görebilmesini, her haliyle görebilmesini istemesine şaşırır. Ancak iki genç yakınlaştıkça, görünmeyen bir dünya yollarına çıkar; uğursuzluklar, büyüler ve lanetlerle dolu bir dünya. Ve bir kez bu evrene adım attıklarında Elizabeth ile Stephen daha ne kadar derine gideceklerine karar vermek zorunda kalırlar çünkü sorularına bulacakları yanıt, aşk ile ölüm arasındaki farkı belirleyecektir...

26 Ekim 2016 Çarşamba

Hangisini Tercih Ederdin? / Kitap Tag *Misafir Yazar Gamga İle*

Selamlar kitap severler...
Bugün misafir bir yazarla karşınızdayım. Kendisinden gamga diye bahsedeceğim ve Gamga benim senelerdir yanımda yamacımda olan en büyük kitap sever. Önceki kitap tag yazısına çok içerlemiş ve bende onunla yeni bir kitap tag yapmak istedim. Veeeeee hangisini tercih ederdin tagiyle karşınızdayız...

1. Sadece çok kitaptan oluşan serileri mi okumak isterdin yoksa sadece tek kitapları mı?

Jigglypuff : Evet biliyorum bloga bakınca kesin seri dermişim gibi bir havam var ama hayır. Ben tek kitapları aliciimm. Çünkü gerçekten çok sabırsızım ve beklerken kurdeşen dökebilirim. Ayrıca bence bütün güzel seriler yazıldı ve bitti artık :)

Gamga : Sade ve sadecee tek kitap lütfenn. Zira benim için bu iş yara bandını tek seferde çekmek gibi dostlarım. NE OLACAKSA OLSUN ARTIKK yetheeer diye çığlık atmak istediğim olur zaman zaman serileri okurken. Tabi bir de ne olursa olsun bitmesin istediğimiz kitaplar var ki onları tenzih ediyorum...

2.Sadece kadın yazarları mı okumak isterdin yoksa sadece erkek yazarları mı?

Jigglypuff : Ben bu tagin peşinde bir kaç gündür koştuğumdan bu soruyu iyice düşündüm. Kitaplığımla uzun uzun bakıştım ve kadın yazarlar olduğuna karar verdim. Kitaplığımın %70'i kadın yazarlardan oluşuyor ve bende hepsine aşık olduğuma göre kadın yazarlar!

Gamga : Ben müsaadenizle erkekleri kırmızı köşeye kadınları mavi köşeye alıp şöyle bir karşılaştıracağım. Evet hemen bakıyoruz kırmızı köşemizde neler var. Öncelikle çok sağlam bir middle earth tarzı fantastik okuyucusu olduğum ve bu kitapların %99.999999'unu erkek yazarlar meydana getirdiği için bu köşe bir hayli kalabalık. Fakat hemen dönüp bir bakıyoruz mavi köşeciğimizde de Simone de Beauvoir, JK. Rowling, Virginia Woolf, Sylvia Plath ve tabi ki Rainbow Rowell bebeğimler var. Onlar gözlerimin içine bakıp sakın bi delilik yapma Gamga diye haykırırken kırmızı köşe son vuruşunu HARUKİ MURAKAMİ (şşşşh 3 dakikalık saygı duruşu) ile yapıyor ve beni kazanıyor. Söyleyeceklerim bu kadar.

24 Ekim 2016 Pazartesi

Descendants of the Sun / Dizi Yorumu

Neden bu diziyi yazmamışım anlamıyorum şu an. Diziyi izleyeli çok oldu ve geçen bir videosu çıktı karşıma. Bir bakayım blogda ne yazmışım, hem anıları tazelerim dedim ama yok bulamadım. Yazdım diye de hatırlıyorum ama neyse artık benim beynim yanmış sanırım.

E dizinin yazısını yazmak için diziye tekrar göz gezdirmem gerekti. Ama böyle olması daha iyi oldu gibi. Bazı fikirlerim değişti çünkü.
Konusu: 
Birleşmiş Milletler'e ait barışı koruma birliklerinde yer alan Yüzbaşı Yoo Shi Jin ile Birleşmiş Milletler'in talebi üzerine başka bir ülkenin başkentine tayin edilen Doktor Kang Mo Yeon'un aşk hikayesidir.

Hiç tatmin etmeyen bir konu yazısı değil mi? Ben anlatayım biraz dizi bir hırsızın Yüzbaşı Yoo ve Başçavuş Seo ile karşılaşmasıyla başlıyor. Bu hırsızın muayeneye geldiği hastenede doktor olan Kang Mo Yeon ile bu vasıta ile tanışıyorlar. Başta yanlış anlaşılmalar oluyor ama sonradan birbirlerinden hoşlanıp randevulaşıyorlar. Gelgelelim özel kuvvetlerde çalışan Yoo Shi Jin randevulardan hep acilen ayrılmak zorunda kalınca bu şekilde bir ilişki yürütemeyecekleri için herkes yoluna modunda devam ediyorlar. Aylar sonrasında da tesadüfen ikisi de Urk'ta birlikte çalışmak zorunda kalıyorlar ve olaylar buradan sonra başlıyor.

23 Ekim 2016 Pazar

Kitap Tag!

Merhaba kitapseverler...
Bütün kitap bloglarının (ben bu sıfata tam olarak uyamasamda) yaptığı bir tag ile karşınızdayım. Yazarken hemencecik geçti zaman. Ben kitap konuşmayı özlemişim demekki :) 

1- Kitap okumak için evde belli bir yerin var mı?

-Aslında belli bir yer yok ama yatmadan önce yatağımda okumayı seviyorum. Bir de mutfakta loş ama kitap okunabilecek bir ışık var orada okumayı seviyorum. Nerede olursa okurum ama bu ikisi kalıcı yerler diyebilirim.

2- Ayraç mı yoksa rastgele bir kağıt parçası mı?

-Kesinlikle ayraç. Hatta olabildiğince farklı çeşit çeşit ayraçlar :)

3- Kitap okumayı belirli bir zamanda mı durdurursun yoksa belirli bir bölümde ya da bölüm başında mı durdurursun?

-ani bir sorun olmadıkça bölüm sonuna kadar okurum. Yani metroda ineceğim durak gelmişse mecburen hemen bırakırım ama evdeysem ve vaktim varsa bölüm sonuna kadar okurum.

4- Okurken yemek yemek mi bir şeyler içmek mi? 

-Kesinlikle bir şeyler içmek. Hatta daha da spesifik olursam kesinlikle kahve içmek.  Hakkımda 50 gerçek yazımda da (okumayanları buraya alalım) bahsetmiştim tam bir kahve bağımlısıyım.

22 Ekim 2016 Cumartesi

Detachment / Film Yorumu


Nasıl yazacağımı bilmediğim bir film açıkçası. O kadar iyiydi ki. Bence herkes izlemeli. Ebeveynler, öğretmenler, ebeveyn olmak isteyenler...

Olay bir öğretmen gelir hayatları değiştirir değil. Çok daha farklı. Bir öğretmenin yaptığı iş neleri etkiliyor, olay daha çok bu. Bir öğretmen olarak tekrar tekrar anladığım bir şey var. Bir sözümüz, bir hareketimiz, bir tavrımız çocuklar üzerinde o kadar etkili ki. Ve siz sadece bir çocuğu değil bir nesli eğitiyorsunuz. 

Konusu:
Öğrencileriyle birebir ilişki kurabilen, fazlasıyla yetenekli bir eğitimci olan Henry Barthes bu mesleği arka plana atarak geçici öğretmenlik yapmaktadır. Şimdiye kadar hiçbir okulda arkadaşları ve öğrencileriyle duygusal bağ kuracak kadar kalamaz. Son gönderildiği devlet okulunda ise öğrencileri, hatta okulun yöneticisine kadar insanlar içine kapanık yaşamaktadır. Öğrencilerden bir tanesinin sokakta yaşamasına göz yummayan bu değerli öğretmen onun evine dönmesi için elinden gelen bütün çabayı gösterir. Hayatta hala sevgiyi hakeden insanlar vardır.

Son zamanların kitap alışverişi! Okunmayı bekleyen kitaplar...


Son zamanlarda aldığım ve okunmak için bekleyen kitaplarımla karşınızdayım kitapseverler.

Kağıt Ev (Dominguez) / ?
Milena'ya Mektuplar (Franz Kafka) / 17.50 TL
Locke Lamora'nın Yalanları (Scott Lynch) / 25 TL
Ozan Beedle'ın Hikayeleri (J.k Rowling) / 9 TL
Satranç (Stefan Zweig) / 7 TL
Bakele (Sezgin Kaymaz) / 17 TL

Alış sırasına göre yazdım kitapları ve bunlardan Bakele'yi ve Locke Lamora'nın Yalanlarını okuyorum şu an. Bu yazı taslağımda durduğu sürece Ozan Beedle'ın Hikayeleri'ni bitirdim. Şimdi kısaca bir göz atalım kitaplara.

17 Ekim 2016 Pazartesi

Muhteşem Gatsby / Kitap Yorumu

Konusu :
Genç ve yakışıklı zengin Jay Gatsby, zengin muhiti Long Island'daki villasında çılgın partiler verir ve gösterişli bir hayat sürer. Servetinin kaynağı komşuları arasında dedikodu konusu olan Gatsby, pahalı zevkleri için para harcamaktan kaçınmaz ve adeta sefahat içinde yüzer. Ancak bu ışıltılı hayatın ardında, yalnız ve hayal kırıklığına uğramış bir adam saklıdır: Gatsby'nin hayattaki tek arzusu, geçmişi geri getirmek ve savaş öncesinde beraber olduğu sevgilisi Daisy Buchanan ile bir araya gelmektir. Oysa Daisy savaş sırasında evlenmiştir ve şimdi kızı ve kocasıyla birlikte, Long Island'ın karşı yakasında yaşamaktadır...Genç ve yakışıklı zengin Jay Gatsby, zengin muhiti Long Island'daki villasında çılgın partiler verir ve gösterişli bir hayat sürer. Servetinin kaynağı komşuları arasında dedikodu konusu olan Gatsby, pahalı zevkleri için para harcamaktan kaçınmaz ve adeta sefahat içinde yüzer. Ancak bu ışıltılı hayatın ardında, yalnız ve hayal kırıklığına uğramış bir adam saklıdır: Gatsby'nin hayattaki tek arzusu, geçmişi geri getirmek ve savaş öncesinde beraber olduğu sevgilisi Daisy Buchanan ile bir araya gelmektir. Oysa Daisy savaş sırasında evlenmiştir ve şimdi kızı ve kocasıyla birlikte, Long Island'ın karşı yakasında yaşamaktadır...

Jiggylypuff Mutfakta / Kitap dostu ev yapımı bol köpüklü latte tarifi!

Selam...
Son zamanlarda gelen yazılar birbirinden farklı oluyor değil mi :D Çeşitlilik bana iyi geliyor siz ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ama :))

Bugün kitap okurken vazgeçilmezim olan kolay köpüklü latte tarifi ile sizlerleyim.

Öncelikle malzemelerimiz :
Süt
Kahve 
Frenchpress(Kavanoz da olabilir)
İsteğe bağlı şeker veya vanilya şurubu

Öncelikle bardağımızın yarısından biraz fazlası kadar sütü alıp kaynatıyoruz.

16 Ekim 2016 Pazar

Jigglypuff kimdir? Hakkımda 50 Gerçek

Farkettim ki blogda 'nasıl blog açtım' yazısı dışına benden bahseden hiçbir şey yok. Böylece bu bana çok farklı gelen ''Hakkımda 50 Gerçek'' yazısını yazmaya başladım. Ben -kısaca- üniversitesinde uzatmaları oynayan bu uzatmaları oynarken de evinde kpss çalışan bir eğitim baloncuğuyum diyebilirim.
  1. Kitap okumayı sevdiğim belli bir gerçek zaten yoksa bu blogda bu yazıyı okuyor olmazdınız. Tabi yine film-dizi izlemeyi, sinema ve tiyatroya gitmeyi sevdiğimi de biliyorsunuz.
  2. Yalnız kalmayı çok severim ama ben istediğimde. Yani yalnızlığı genelde kendim tercih ederim ama etmediğim zaman koşa koşa arkadaşlarımı görmeye giderim.
  3. Dışarıya karşı çok açık sayılmam. Yeni insanlarla tanışmayı pek sevmem. (Tabi arada bir referans yoksa. Tanıştıran arkadaşımı seviyorsam yeni arkadaş artı puanla başlar gözümdeki değerlendirmeye) Yeni insanlarla tanıştığımda da çok nettir kararlarım. Severim ya da sevmem. Bir de nötr dediklerim var. Karar veremediklerim. Onları da sonradan ya çok severim yada tiksinirim. Nötrlerin ortası olmaz.
  4. İnsanlara kolay kolay darılmam ve küsmem. İkinci şansa -çoğu zaman- inanırım. Ama bir yaptığı hatayı tekrar tekrar yapmaya devam ederse kinlenirim. Annem sende deve kini var der hep. O kişiyle belki sonra barışırım ama asla eskisi gibi olmam, olamam.
  5. Bir de hayatımın baş köşesine koyduğum bir insan grubu var. Sayıları bir elin parmağını geçmez ama onlar ne yaparsa yapsın onlara kinlenemeyeceğimi bilirim. Nasıl kendimden nefret etmem imkansızsa onlar da aynı şekilde.

15 Ekim 2016 Cumartesi

Ada / Kitap Yorumu


Evet millet. Bugün Lynne Matson elinden çıkma Ada ile karşınızdayım.

Konusu :
"Tamam, İşte durum şu. Buraya ergenlik yıllarındayken, on üç on dokuz yaş arası bir yerde geliyorsun. Bir yılın var. Ya bir kapı yakalarsın ya da..." Durdu, safir gözleri alevler içindeydi, kendisi tutuşacak zannettim. "Ya da?" diye bastırdım. "Ölürsün." Gizemli Nil Adası'nda kurallar belliydi. Bir yılınız vardı. Kaçmak ya da hayatta kalmak için tam 365 gün.

On yedi yaşındaki Charley kuralları bilmiyordu. Hatta nerede olduğundan bile haberi yoktu. Hatırladığı son şey sıcak hava ve kendinden geçtiğiydi. Uyandığındaysa kayalık bir arazide çırılçıplaktı. Kaybolmuş ve yalnız hisseden Charley, adada uzun süre hiçbir insana rastlamamıştı, ta ki gençlerin lideri Thad ile karşılaşana kadar. Artık, adadan kaçmanın ne kadar zor olduğunu öğrenmişti… ve tabii bir de âşık olmanın. Thad'in zamanı doluyordu ve Charley, geleceklerini kurtarabilmek için önce Thad'i kurtarması gerektiğini fark etmişti. Ancak tehlikelerle dolu bu adada en büyük tehdit zamandı!

12 Ekim 2016 Çarşamba

Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları / Film+Kitap Yorumu

Konusu :
Yaşadığı korkunç aile trajedisi yüzünden 16 yaşındaki Jacob "Jake" Portman gerçekte ne olduğunu keşfetmek için Galler'deki gizem dolu bir adaya seyahat etmek zorunda kalır. Büyükbabasından duyduğu çocuk masalları daha akla yatkın olmaya başlar başlamaz Jake'in sıradan hayatı bir anda olağanüstü hale gelir. Farklı bir dünya gibi görünen bu yere vardıktan sonra, Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocuklar Yetimhanesi'nde Bayan Peregrine ve "tuhaf" çocukları'yla tanışır. Ancak bu büyüleyici masal korkunç bir hale dönüşmeye başladığında Jake, büyükbabasının geçmişinden gelen ürpertici Hollow'lar, korkunç Bay Barron liderliğindeki tehlikeli Wight'lar ve canavarlardan sevdiklerini korumak için hayati bir karar vermek zorunda kalır. (wikipedia)

Bu yazı için inanılmaz heyecanlıyım gerçekten. Çünkü daha kimseyi darlamadım bu konu için. Kimseye içimi döke döke anlatmadım henüz. Buraya kısmetmiş. Şimdi film ve kitap olarak ayrı ayrı ele alacağım.

2 Ekim 2016 Pazar

Bir Oyuncu Birçok Karakter #1 / Lee Min Ho

Eveeeeettttt. Yeni bir yazı dizisine başlıyorum. BİR OYUNCU BİRÇOK KARAKTER! Oyunculardan yola çıkarak dizileri inceleyeceğiz. Yani mesela bu hafta Lee min ho'yu ele aldığımızdan benim izlediğim Lee Min Ho dizilerinden bahsediciğiiiiz. Ama önce Lee Min Ho kimmiş bir ona bakalım.

-Lee Min Ho-
87 doğumlu oyuncunun boyu 187 cm kilosu ise 71. Yengeç burcu ve Sinema mezunu. Film izlemeyi, bilgisayar oyunlarını ve futbol oynamayı seviyor. Kendisiyle en büyük ortak noktam uyku :D Bu hayatta en nefret ettiği şeylerden biri uyanmakmış mesela :D

  Ben ilk Mackerel Run(2007)  dizisi ile çıkış yaptı sanıyordum ama yazı için araştırma yaparken gördüm ki öyle değilmiş. 2002'de Kang Ha Neul'un başrolünü oynadığı Romance adlı bir dizi ile çıkmış. Tabi ilk başrolü Mackerel Run. Ama herkesin hemfikir olduğu nokta Lee Min Ho'nun asıl Boys Over Flowers ile tanındığı.

  Benim ilk dizilerimdendir Boys Over Flowers. Daha doğrusu şöyle ki ben haftalık Secret Garden ile başladım ama onu bir hafta beklerken sıkıldığım için dizi arayışına girip BOF'u bulmuştum. İlk başladığım dizi Secret Garden ama ilk bitirdiğim dizi BOF olmuştu :D Geçmişten günümüze dizileriyle başlayalım o zaman.

Küçük rollerden oluşan dizilerin hepsini geçip Bof'tan başlamak istiyorum.

Boys Over Flowers (KBS2, 2009)

Zengin 4 liseli gencin (F4 lakaplı) ve bir fakir kızın hikayesi özünde. F4 kendini beğenmiş, şımarık bir dörtlü olarak başlasa da sonradan hepsinin kendine göre ayrı ayrı yaraları olduğunu anlıyoruz. Ayrı ayrı hepsinin hikayesini görüyoruz ama asıl olay Shinwha Group varisi Gu Jun Pyo ve fakir bir kuru temizlemeci kızı Geum Jan Di arasındaki aşk. 
Lee Min Ho'nun saçları başta insanın gözünü yoruyor ama zamanla alışıyorsunuz merak etmeyin :D Okul, lise dizilerini seven gençlere hitap eden bir dizi. İlk gördüğümde severek izlemiştim ama yaşı büyüklere pek hitap etmiyor açıkçası. Şu an aynı zevkle izleyemem.

1 Ekim 2016 Cumartesi

W, Two Worlds / Dizi Yorumu


Konusu:,
Dizi çizgi roman karakteri olan Kang Chul ile Göğüs Hastalıkları stajyer doktoru Oh Yeon Joo'nun yollarının kesişmesiyle başlayan olayları ele alıyor.

W benim uzun zamandır gördüğüm en iyi dizilerden olduğu için biraz daha detaylı ele alıcam. Bu da son zamanlarda çoğu dizinin olduğu gibi aslında bir webtoonmuş. Yani webtoon içinde webtoon durumu varken dizi içinde webtoona çevrilmiş.

30 Eylül 2016 Cuma

Let's Fight Ghost / Dizi Yorumu

Herkese merhabaaaa...!!

Taecyeon dizi çekerde ben izlemem mi? Dizinin bitmesini bekliyordum izlemek için çünkü bilirsiniz ki ben hafta hafta bölüm bekleyemeyecek kadar sabırsız bir insanım. Dizi bitince ve ben müsait olunca izledim ve hemen yazısını yazayım dedim.
Konusu:
Bir hayalet olan Hyun Ji dünyada geçmişini hatırlamayan bir şekilde başı boş dolaşmaktadır. Hayaletleri görme yeteneği olan Bong Pal ise bir üniversite öğrencisidir. Bong Pal hayaletleri öbür dünyaya gönderme işi yapıyorken yolları Hyun Ji ile kesişir. Daha sonra ekip olarak hayaletlerle savaşmaya başlarlar. Sürekli farklı hikayeleri olan iyi ve kötü hayaletlerin yarım kalmış işlerini tamamlarlar. Tabi bu sürede de birbirlerine yavaş yavaş yakınlaşırlar.

1 Eylül 2016 Perşembe

Seviyor Sevmiyor vs. She was Pretty

Herkese yeniden merhaba,

Bu aralar sık sık olduğu gibi yine bir karşılaştırma yazısı ile karşınızdayım. Orijinal versiyonunu çok sevdiğim bir dizi geliyor bu yazıda. Seviyor sevmiyor!


Konu ve karakterler olduğu gibi aynı zaten. Çocukken çok güzel olan ama büyüdükçe çillerle çirkinleşen bir kızın yıllar sonra ilk aşkıyla tekrar karşılaşmasını konu alıyor.  Türk versiyonunda başrolleri Gökhan Alkan ve Zeynep Çamcı paylaşıyor. İkinci erkek rolünü Yiğit Çamcı ikinci kadın rolünü ise Gonca Sarıyıldız canlandırıyor. Açıkçası ben oyuncuları sevdim. Gerçi Zeynep Çamcı'yı çok yakıştıramadım en başta. Ama şu an rolünün hakkını vermek için elinden geleni yaptığını farkedebiliyorum.

18 Ağustos 2016 Perşembe

Sherlock Holmes : Baskerville'lerin Köpeği / Kitap Yorumu


Konusu :
Sir Charles'ın öldüğü gece, cesedi bulan uşak Barrymore, seyis Perkinsi atla bana gönderdi, henüz yatmamış olduğum için bir saat içinde Baskervillee varabildim. Soruşturmada ortaya konan bütün delilleri kontrol edip onayladım. Porsuk ağaçlı yoldan ayak izlerini takip ettim. Bir süre durup beklediğini gösteren ayak izlerinin değiştiğini gördüm; yumuşak çakıllı yolda Barrymoredan başkasının ayak izlerine rastlamadım, sonunda cesedi dikkatle inceledim. Ben gelinceye kadar kimse dokunmamıştı. Sir Charles yüzüstü yatıyordu. Kolları iki yana uzanmış, parmakları toprağa geçmişti, yüzü tanınmayacak derecede bozulmuştu. Fakat herhangi bir fizikî yara yoktu. Yalnız soruşturma anında Barrymore yanlış bir beyanda bulundu. Cesedin çevresinde ve toprakta hiç iz olmadığını söyledi. Görmemişti! Fakat ben gördüm, biraz ileride çok net izler gördüm. Dr. Mortimer bir süre acayip acayip baktı bize, sonra adeta fısıldarcasına; Mr. Holmes, bunlar dev bir köpeğin ayak izleri, dedi. 

12 Ağustos 2016 Cuma

No:309 vs. Fated to Love You

Selam millet...

Biliyorsunuz son dönemin popisi kore dizilerini Türkiye'ye uyarlamak. Gerçi uzak doğu ülkeleri arasında sık olan bir durumdu bu uyarlamalar ama bize yeni geldi.
No:309 dizisi de bunlardan biri. Orijinal versiyonu olan Fated to Love You'yu (yazarken kolay da okurken zor yuyu :D) izleyeli baya oldu. O yüzden karşılaştırma yapmak için diziye tekrar bir göz gezdirdim.

28 Temmuz 2016 Perşembe

Sorumluluklar, sorumluluklar, sorumluluklar...

Herkese selamlar...
Uzun zamandan sonra blog yazıyorum. Ama dolu dolu bir yazı değil sadece biraz içimi döküp rahatlamam lazım.

Bitmeyen bir üniversite hayatım olsa da biten bir şehir dışı hayatım olduğundan yavaş yavaş eve döndüm. Kendimi artık hayatımı burada geçireceğimden gazlaya gazlaya 'gayet mutlu olacağım, çok mutlu olacağım, en mutlu ben olacağım!' düşüncesiyle doldurdum. Tüm neşemle girdiğim evimde her ne kadar ailemi çok sevsem de iki günde beni afakanlar bastı. Neden mi? Tabiki her konumuzun her kelimemizin ve her nefesimizin bitmeyen üniversite hayatım olmasından... Seneye ne yapacağımdan, nasıl mezun olacağımdan, gelecek planlarımdan, hangi şehirde yaşayacağımdan vs. vs. gibi konulardan başka konuşacak hiçbir şey yok bu evde. Herkesin tek ilgi odağı bu olmuş. Hatta ve hatta halamın gelininin bile beni görünce tek açmak istediği konu buymuş meğersem. Adını bile bilmediğim davetiye getiren teyzenin tek derdi benim ne zaman mezun olacağımmış..

(Tabi her ne kadar dolup taşsamda 'NE YAPICAN TEYZE OĞLUNA MI ALICAN' diyemedim.)

Lise zamanında üniversiteye bir kapak atın gerisi kolay saçmalıklarına inanmayın sakın. Üniversiteyi kazanmak bir rahatlama getireceğini düşünürken sadece daha büyük ve daha ağır yükler bindiriyor omuzlarınıza. Tam üniversiteyi yalapşap okuyup kurtulacağınızı sanıyorsunuz bu sefer iş mevzusu, gelecek planlaması gibi daha büyük yükler getiriyor hayat karşımıza.  Belki bundan 3 sene sonra bakıp 'ya ne stresli günlerdi ama ne çabuk geçti' diyebilirim. Belki de demem bilmiyorum ama önemli olan bir gün bu belirsizliğin biteceğine inanmam. Bir gün o davetiye getiren teyzenin beni sıkıştıracağı okul, iş, evlilik mevzuları olmayacak. Benim de 'ununu elemiş eleğini asmış' kategorisine gireceğim gün BİR GÜN GELECEK!!!


Ailemin bile okulla ilgili söylediği en ufak bir sözde ima ve alay aradığım bu günlerden geçişim nasıl olacak bilmiyorum ama en azından inanıyorum...


Onca yıl ayrı yaşadıktan sonra birbirimize nasıl alışacağız hiç bilmiyorum. 

Hayatım olacak hiç bir fikrim yok ve korkuyorum, çok korkuyorum...
Kötü olacağını bilmeyi bile belirsizliğe tercih edenlerdenim ben. İnşallah kötü olmaz ama ne olacaksa bir an önce olsun ben belirsizlikten de beklemekten de çok sıkıldım...

6 Temmuz 2016 Çarşamba

Aşk Peşinde Bir Yıl / Kitap Yorumu

Konusu :
Brett Bohlinger'in hayatta bir eksiği yok. İyi bir işi, tatlı bir sevgilisi, şahane bir dairesi var. Ama her şey, annesinin ölümüyle tepetaklak olur. Aile şirketinin başına geçmeyi beklerken, vasiyetname açıklanınca, payına on dört yaşındayken yazıp sonra çöpe attığı "ölmeden önce yapılacaklar listesi" düşer. Brett bir an önce kolları sıvamalı. Çünkü, annesinin son arzusu listedeki hedefleri bir yıl içinde tamamlanması. Her yeni gün, yeni bir başlangıç... Kim bilir, belki de aradığı cevaplar annesinin ardında bıraktığı kırmızı ciltli defterde... Ya da yakışıklı avukat Brad Midar'da...

Şans eseri beğenilen kitaplardan bu da... Benim için öyle en azından. Yani hiçbir fikrim olmadan okumaya başladım ama enteresan bir şekilde hoşuma gitti. Konumuz az buçuk klişe. Ölmeden önce yapılacaklar listesi. Bende klişe konuları çok çok sevdiğimden indirimde görüp almadan geçmeyeyim dedim. Böyle rastgele aldığım kitaplarda nedense çok şanslı oluyorum. Çoğunda da böyle şansım döndüğünden hep denemeye açığım.

3 Temmuz 2016 Pazar

High Society / Dizi yorumu

Merhabalar...
Ay çok kasıntı bir giriş oldu kusura bakmayın.
Son zamanlarda boş zamanım olduğunu bas bas her yerde bağırıyorum. Bu boş zamanda izlenecek dizi listeme bakayım birine başlayayım dedim ve geçenlerde türk versiyonunun çıktığını gördüğüm 'Yüksek Sosyete' dizisine başlamaya karar verdim. Tabii bunu izlemeden türk versiyonuna ufak bir göz attım en azından fikir edinmek adına.


Konusu;
Jang Yoon Ha (Uee), bir chaebol (koredeki zengin ailelere verilen isim) kızıdır. Ailesi son derece zengin olmasına rağmen bir gıda marketinde yarı zamanlı bir işte çalışmaya başlar. Bir chaebolün mirasçısı olduğunu saklar ve parası için değil kendisi olduğu için onu seven bir adam bulmaya çalışır. Çünkü tek hayali onu seven bir adamla sıcak ve normal bir hayat yaşayıp aile kurmaktır.

Diziyi yeni bitirdim. Çabuk izlemek adına replik almadım maalesef sadece diziyle ilgili görüşlerimi yazacağım o yüzden. Öncelikle dizinin konusu son derece klişe bir konu ve biz k-drama severler klişeleri severiz. Yani başından itibaren tahmin edilebilir bir ilerleyişi ve sonu var. Hiç bir yerde öyle 'wooaw işte burda ters köşe yaptılar' demiyoruz. Ama klişe de olsa ben bu zenginliğinden nefret eden zengin kız ve fakirliğinden nefret eden fakir oğlanın bir şekilde aşık olmalarını seviyorum diyorsanız -benim gibi- tam sizlik bir dizi.

25 Haziran 2016 Cumartesi

Fangirl - Rainbow Rowell (Kitap Yorumu)


İlk olarak uzunca bir süre yoktum özür dilerim. Finaller, peşine hemen bütünlemeler derken ne yazmaya hevesim vardı ne de hayatımda yazmaya değer herhangi bir şey....

Sonra bütünlemelerden çıkıp ailemin evine döndüm ve benim kadar uzun süredir ailesinden ayrı yaşayan biri için bu inanın çok zor bir dönem. Alışma dönemi dediğim bir sürenin içindeyim şuan ve boş vaktimi de değerlendirmek adına kitaba, filme sarayım dedim. Bu da çok çok çok yakın bir arkadaşımın bana doğum günü hediyesiydi. Bir şeyleri fanı olacak kadar beğendiğim nadirdir. Ama beğendiğimde de peşini bırakmam :) Az çok kendimden bir şeyler bulabileceğimi düşünerek başladım kitaba :)

Baştan uyarayım spoiler olabilir. Şu an ne kadar spoiler veririm kestiremiyorum ama sınırı geçmemeye çalışırım. (Gerçi kitapta öyle aman aman bir spoiler da yok zaten.)

21 Mayıs 2016 Cumartesi

Ateş Serisi #2 ; Kan Ateşi / Kitap Yorumu


Kapak Tanıtımı;
MacKayla, Jericho Barrons ile beraber yaşamaya başlamıştır. Hem fiziksel olarak hem de ruhen o kadar değişmiştir ki kızının peşine düşen ve onu ararken perişan olan babası bile Mac'i tanıyamaz.
Karanlık, gölgeler, çeteler ve sonu gelmeyen birçok cinayet ile artık her şey daha içinden çıkılmaz hale gelir. Güvenlik güçleri her konuda Mac'ten şüphelendikleri için her an onun peşindedirler. Mac'i takip eden sadece polis değildir. Zaten cevapsız sorular da işte tam burada başlar.
Net olan tek şey, Mac'in artık kan görmek istememesidir...


Mac macerasına kaldığı yerden devam ediyor. Kitap öyle bir hal aldı ki açıklanan her gizem beraberinde bir yığın soru ile geliyor. Tam bir şeyleri anladım diyorsunuz hemen ters köşe yapıyor. Benim için beğenmesem de farketmez diye başladığım ilk kitabın çok önüne geçti. Mukaddes bile olsa fae yine fae, hiçbirine güven olmaz mesajını daha net anladım. Barrons'tan artık daha fazla korkuyorum ama aynı zamanda daha çok güveniyorum. Bunların hepsini aynı anda nasıl veriyor yazar bilemiyorum ama karmaşaları çözelim derken daha kötü hale getirdik farkındayım.

Çok spoiler vermeden kitaptan bahsetmek de sinirimi bozuyor artık :D Aradığımız sinsar dubh artık o kadar da ulaşılamaz değil. Kitap tam bu nu anladığımız yerde bitti. Gerçekten bu seriyi eş zamanlı okusam çıldırırdım. Dizinin en heyecanlı yerinde bitmesi gibi bitti bu kitapta. Hemen 3.ye başladım o yüzden. Mac ve bizi çok daha tehlikeli günler bekliyor..:)

Kitaba Puanım; 9/10





*Serinin ilk kitabı Karanlık Ateş yorumu için buraya.


Ateş Serisi #1 ; Karanlık Ateş / Kitap Yorumu

      Evet yeni bir young-adult sınıfına girebilecek fantastik kitapla karşınızdayım. Neden bu yaşımda hala young-adult okuyor ve seviyorum bilemiyorum ama ben hemen her tür kitabı okuyabilecek bir insan türü olduğumdan çok da yadırgamamak gerek sanırım. Benim için kitap seçerken tek önceliğim okumuş ve sevmiş birinden duymuş olmam. Türünü çok önemsemeden hemen alırım.

     Ateş serisine başlamam da böyle oldu diyebilirim. İçinde boğulacağım sulara mı atladım bilemiyorum :D İlk aşamada özgün ve gerçekten değişik olduğu için çok beğendiğimi söylemeliyim. Ama bu da yepyeni bir dünya tanımak, kavramları anlamak, karakterleri çözmek derken ilk kitapta bayaaa bir yorulmak anlamına geliyor. Bu ilk kitap da biraz bu yorgunlukla geçti. Tek avantajımız ana karakter MacKayla Lane'in de bu dünyayı tanımaya ve anlamaya yeni başlamış olmasıydı. Hatta her kitap başında özel bir terimler sözlüğü bile oluşturuyor kendisi :)


Spoiler vermeden konusundan kısaca bahsedeyim. MacKayla Lane Ashford'da yaşayan, pembeli hemen her şeye bayılan, ablasına hayran, bir barda part time barmenlik yapan normal bir Amerikalı kız. Ablası Alina üniversite için gittiği Dublin'de vahşice öldürülüyor ve katili bulunamayınca hem ailesinin acısına hem kendi intikam isteğini karşı koyamayan Mac Dublin'e gidiyor. Daha sonra yepyeni bir dünya keşfediyor.

15 Mayıs 2016 Pazar

Ürün İnceleme: Philips SHL3060PP

Uzun bir aradan sonra çok farklı bir yazı ile karşınızdayım. Son 2-3 haftamı neredeyse tam bir psikopat gibi kulaklık araştırarak geçirdim. Uzun zamandır bir kafa üstü kulaklık almak istiyordum zaten kendi kulak içi kulaklığımda bozulunca ikisini birden aradan çıkarayım istedim. Ve farkettim ki kafa üstü kulaklıklarda orta halli (mükemmel özellikleri olmasa da kullanılabilir) bir kulaklık almak istiyorsanız en azından minimum bir 50 TL'yi gözden çıkarmalısınız. O da şanslıysanız...

Bu yüzden araştırayım, kendime en uygun olanını alayım, kullanamayacaksam neden boşuna 50 TL vereyim? diye çıktım yola. Aynı zamanda inceleme yazılarına ne kadar muhtaç olduğumuzu anladım :D Ne olursa olsun bir gün kullanmak/denemek o ürünün ileride garantisi var anlamına gelmez.

Velhasıl kelam teknik özelliklerden çok anlamasam da birkaç şeyi anladım. İlk olarak kulaklığı ne için kullanacaksınız? Mesela müzik dinlemek için alıyorsanız bassları güçlü bir kulaklık almalısınız. Ben hem müzik dinlemek, hem dizi/film izlemek için araştırdım. Ama önceliğim basslar, teknik özellikler vs. değildi. Önceliğim rahatlıktı. Daha önce kafa üstü kulaklıkların başımı çok sıkıp baş ağrısı yaşattığını bildiğimden rahat olsun istedim. Bunun için teknoloji marketleri tek tek dolaşıp deneyebildiğiniz kadar kulaklık denemeniz gerekiyor. Ben de öyle yaptım. Deneyip rahat olanların resimlerini çektikten sonra teknik özellikler, fiyat araştırması yaptım. En sonunda da Philips'in SHL3060PP modelinde karar kıldım. Tabiki mor aşkıma kulaklığımı da mor aldım :D


9 Mayıs 2016 Pazartesi

Bu Aralar Neden Yokum?

Merhaba...
Yazmayalı çok zaman geçmiş. Bunda kendimi de suçlu görüyorum. O kadar uzun zamandır buraya yazacak bir şey yapmıyorum ki... Kitap okuyamadım, herhangi bir filme veya oyuna gidemedim, takip ettiğim dizileri dahi izleyemedim. Bunları yapmamamın nedeni başta çok yoğun olmamdı ama daha sonraları istemez oldum. Kimseyle görüşüp eğlenmek istemedim. Bunun yerine yatakta saatlerce uzanıp boş boş müzik dinledim veya bana hiçbir katkısı olmayacak çerezlik şeyler okudum.

Bu aralar o kadar sıkıldım ki yaşamaktan... Hem bitmeyen okulum, hem aile baskısı, bundan sonra ne yapacağım kaygısı vs. derken bir bakmışım kendime vakit ayıramaz olmuşum. Hayattaki tek gayesi insanları mutlu etmek için her sorulana evet diyen bir robota dönüşmüşüm. Kendi fikirlerimin veya hissettiklerimin hiçbir önemi kalmamış. Bu şekilde yaşarken yani ben mutlu değilken, en azından çevremdeki insanları mutlu edebilseydim yine de böyle yaşamaya devam edebilirdim. Ama ben kendimden ne kadar fedakarlık yaparsam onlar hep daha fazlasını istediler. Kim olduğumu unutmuş gibiyim gerçekten. Ama bu sabah (saat şu an 6.23) kendimi yeniden kazanmak için kalktım. Daha fazla bu şekilde devam edemem. Kim ne dersin desin kendim olmalıyım.

Yani özetle artık burada daha sık yazmaya çalışacağım. En kısa zamanda. Dizi izleyip arkadaşlarımla buluşacağım. Sinemaya yada tiyatroya gidip bol bol güzel kitaplar okuyacağım. Ve sonra sizler için burada yazılarını yazacağım. Ara sıra farklı şeyler de yazmak istiyorum burada. Yelpazemi genişletebilirim bence. Umarım en kısa zamanda tekrar görüşürüz...

11 Nisan 2016 Pazartesi

Fareler ve İnsanlar / Tiyatro

Konusu;
İki yakın arkadaş olan George ve Lennie, hayatlarını kazanabilmek için sürekli
çiftliklerde çalışırlar. İkisinin de hayali bir çiftliğe sahip olabilmek ve kendi
yaşamlarını kurmaktır. Yıllardır kurdukları hayale tam ulaşmak üzereyken,
aniden gelişen bir olay, onları bu durumdan mahrum bırakır.

27 Mart 2016 Pazar

Batman vs. Superman; Adaletin Şafağı / Film Yorumu



Bildiğimiz üzere Zack Snyder'in yönettiği başrollerinde Ben Affleck ve Henry Cavill'er aldığı film cuma günü vizyona girdi. Ben de biraz da kardeşimin ısrarıyla bugün filme gidince buraya gideceklere fikir olması açısından bir yorum ekleyeyim dedim.

Filmi uzun zamandır bekleyen kişiler ya çok sevmiş ya da büyük hayal kırıklığına uğramış. Ben deli divanesi olduğumu söyleyemem ama süper kahramanları ve genel olarak fantastik filmleri sevdiğim için filme karşı az da olsa beklenti içindeydim.

26 Şubat 2016 Cuma

Ghost (1990) / Film Yorumu


Konusu;
Sam ve Molly birbirlerini çok seven bir çifttir. Yeni bir apartmana taşınan çift, yolda serseriler tarafından saldırıya uğrar ve Sam kavga sırasında öldürülür. Ancak Sam bir hayalet olarak yaşamayı sürdürür ve sevgilisini tehlikelerden uzak tutmak ve kendi ölümünü planlayanları bulmak için işin inceliklerini öğrenmeye başlar. Bu arada insanlarla bir falcı aracılığıyla iletişim kurmayı başaran Sam, adım adım öteki dünyaya ilerlerken Molly'e daha çok aşık olmaktan kendisini alamaz.

En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Akademi Ödülü, 1991
En İyi Orijinal Senaryo Akademi Ödülü, 1991
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Altın Küre Ödülü, 1991
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu İngiliz Akademi Ödülü, BAFTA, 1991 gibi ödüllere sahip bir film.


Ateşli Kalp (Kan Bağı Serisi 4. Kitap) / Kitap Yorumu


Konusu; yok! Evet yanlış duymadınız kitap üzerine o kadar büyük bir güven var ki arka kapak yazısı yayınlamamış Artemis =)

   Macera kaldığı yerden daha devam ediyor. Veee bu kitapta bayıldığım şey kitabın yarısı Adrian'ın gözünden anlatılmış !!! =) Ve nihayet Adrian'ın neler başardığını, hem iç savaşında hem de hayatını düzeltmeye uğraşırken zorlansa da ne kadar çabaladığını görüyoruz. Artık dolu dolu bir aşk yaşayan Adrian ve Sydney'in maceraları onlara katılan Zoe yüzünden daha bir tetikte geçiyor. Sydney hem büyüleri ve Adrian'ı Zoe'den saklamak zorunda hem de kardeşiyle yakın olmak zorunda. Hem büyüde uzmanlaşmaya çalışıyor hem simyacıları araştırmaya çalışıyor. Ama simyacılar ahlaki yönden iyi olmasalar da iyi oldukları bir şey var ki şüphe etmek ve parçaları birleştirmek... 

Mavi Büyü (Kan Bağı Serisi 3. Kitap) / Kitap Yorumu


Konusu ;
Sydney Sage bir Simyacı. Büyüyle uğraşarak insanların dünyasıyla vampirlerinki arasında köprü görevi gören, vampirlerin sırlarını ve insanların hayatlarını koruyan bir grubun üyesi. 

Sydney derinden sarsıldığı yasak bir anın sonrasında, Simyacı öğretileriyle kalbinin arzuları arasına bir çizgi çekmeye çalışıyor. Sonra nihayet, ele avuca sığmaz ve büyüleyici Marcus Finch'in izini buluyor. Marcus, teşkilatın varlığını reddettiği eski bir Simyacı ve artık hayatını bir kaçak olarak sürdürüyor. Sydney, Marcus'un yardımıyla, hayatı boyunca sadık kaldığı grubun, gerçeği kendisinden gizlediğini fark ediyor. 

22 Şubat 2016 Pazartesi

Altın Zambak (Kan Bağı Serisi 2. kitap) / Kitap Yorumu


Konusu :
Aşk, sydney'yi çağırıyordu.
Kalbine mi, yoksa ait olduğu dünyaya mı?
İhanet edecekti?

Sydney Sage bir Simyacı. Büyüyle uğraşan, insan ve vampir dünyaları arasında köprü görevi gören bir grubun üyesi. Simyacıların asıl görevi vampirlerin sırlarını korumak. Bir de insanların hayatlarını.
Sydney'nin en büyük hayali üniversiteye gitmekti, ama onun yerine, kendini Palm Springs, California'daki gösterişli bir yatılı okulda buldu. Moroi Prensesi Jill Dragomir'i, Moroi Sarayı'nı içsavaşa sürüklemek isteyen saldırganlardan korumakla görevlendirilmişti. Eski hataları yüzünden bir zamanlar gözden düşen Sydney, artık sadakati ve itaatkarlığıyla herkese örnek gösterilen bir Simyacı'ydı. 
Ancak Sydney, Jill, Eddie ve özellikle de Adrian'la yakınlaştıkça, eski Simyacı inançlarını, aile kavramını ve gerçek aidiyet duygusunu sorgulamaya başlayacaktı. 
Ona her konuda uyan, hoş, akıllı Brayden'la yakınlaşması da zaten karışık olan aklını iyice karıştıracaktı. 
Brayden ne kadar kusursuz görünse de, Sydney, kalbinde başka birinin olduğunu hissetmeye başlamıştı. Hem de ona yasak biri.
Şok edici bir sır bütün vampir dünyasını altüst etmek üzereyken Sydney'nin sadakati her zamankinden zor bir sınavdan geçecekti.
Sydney hayatı boyunca ona öğretilen ilkelere ve kanunlara mı uyacaktı, yoksa içgüdülerinin sesine mi kulak verecekti?
Simyacılara mı güvenecekti, yoksa kalbine mi?


Kitap konusu baya bir şeyden bahsetmiş. Çünkü ayrı ayrı bahsedilecek çok konu var. Sydney'i bir sürü yeni macera içerisinde görüyoruz bu kitapta.

Öncelikle uyarayım. Kitap yorumu SPOİLER İÇERİR!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

21 Şubat 2016 Pazar

Kan Bağı (Richelle Mead) / Kitap Yorumu


Konusu :
Sydney'in en son isteyeceği şey, vampirlerle arkadaşlık etmekle suçlanmak. Ve şimdi bir vampirle aynı odada!
"Sydney'e yeniden dövme yap," dedi Stanton kararlı bir sesle. "Zoe konusunda kararımız belli değil, ona şimdiden dövme yapmayalım."
Gözlerim kardeşimin lekesiz ve solgun yanaklarına kaydı. Evet.
Orada bir zambak olmadıkça özgürdü. Dövme teninize bir kez işlendi mi, dönüşü yoktu. Artık Simyacılara aitsiniz demekti.

  Vampir Akademisi serisinden tanıdığımız Richelle Mead ilk yazdığı VA serisine dayanarak yeni bir seri yazmaya karar vermiş ve bundan da yeni serimiz Kan Bağı doğmuş. İlk önce bu serinin varlığından baya geç haberdar oldum ama seri hakkında şu an ne düşündüğümü bilemediğim için pişman mıyım değil miyim daha karar veremedim.
 

18 Şubat 2016 Perşembe

Pazartesi Düğünümüz Var / Kitap Yorumu


Okuyup da blogda yazmaya bir aydır üşendiğim kitap yorumu sonunda geliyor :)

Bu '7 gün 7 düğün' serisinin ikinci kitabı. İlk kitap Çarşamba'ya Kadar Eşim Ol kitabını geçen ay yorumlamıştım. İlk kitap Samantha ve Blake aşkını anlatıyorken bu kitabın çifti Samantha'nın iş arkadaşı Eliza ve Blake'in en yakın arkadaşı Carter...

Konusu :

Carter Billings
Carter Billings, sarı saçları ve istediği her kadını elde edebilecek yakışıklılığıyla tam da Hollywood'a layıktır, fakat o Kaliforniya eyaleti valiliğine adaylığını koymuştur.Ve artık bir yuva kurup çocuklarının babası olması gerektiğini anlamıştır. Gizliden gizliye hoşlandığı Eliza Havens, heyecanı ve tutkusuyla tam da onun istediği eştir, ama Eliza onunla evlenmek isteyecek son kadındır. Hatta Carter'la aynı odada olmaya bile katlanamıyordur.

16 Şubat 2016 Salı

Eşleşme (Ally Condie) / Kitap Yorumu


Bu yazımı hem okuyacak yeni bir seri bulmanın heyecanı ve zevkiyle hem de seriyi bitirmenin hüznü ile başlatıyorum arkadaşlar. Eşleşme, tür olarak distopya diyebileceğimiz bir kitap ve ben de distopya aşığı biri olarak okuldan bulduğum arada bu üçlemeyi okunacak listemin başına geçirdim.


Seri üç ana karakterin etrafında dönüyor genel olarak, Cassia, Xander ve Ky...

3 Şubat 2016 Çarşamba

OH MY GHOST / Dizi Yorumu

Eski geleneklerden birine daha dönelim istiyorum artık, dizi yorumu... Tamamen bana ait düşünceler katılan olur, katılmayan olur, tam tersi düşünen olur ama önemli olan saygı çerçevesinde düşüncelerimizi konuşabilmek...

Evet girizgah geçtiğine göre gelelim dizimizeeeee....
Çok dizi izledim gerek kore yapımı gerekse amerikan-ingiliz. Ama kore dizilerini bir anda o kadar çok izledim ve bunu iki sene boyunca öyle bir sürdürdüm ki artık hiçbir kore dizisi bana ilgi çekici gelmiyordu. Bu dizinin başrol erkeğini daha önce 'The King 2 Hearts' dizisinde izleyip çok çok beğenmiştim. Baktım yeni dizi çekmiş hemde başrol kaçırır mıyım tabiki hayır. Hemen her açıdan benim için tatmin edici bir diziydi. Hatta öyle çok sevdim ki bazı kısımlarını arada yeniden izlerim o derece.

5 Ocak 2016 Salı

Kocan Kadar Konuş : Diriliş / Kitap Yorumu





Hazır ilk kitabın yorumunu yeni yüklemişken bugün bütün gün de ikinci kitabı okumuşken yorumumu hemen ekleyeyim dedim. Bu kitap daha filmini izlemediğim için midir bilinmez ama daha çok içime sindi daha çok sevdim. Bu yazıda tekrardan özet falan vermeyeceğim valla ama karakterlerimiz Efsun ve Sinan'ın hikayesi kaldıkları yerden düğün hazırlıklarıyla devam ediyor. Çevresinde birinin düğün hazırlıklarına yardım etmiş veya evlenmiş herkesin çok güleceği bir kitap bu. O iki birbirini tanımayan ve aslında içten içe karşındakini beğenmeyen ailelerin düğün hazırlıklarına fazla burnunu sokmasıyla üst üste binen birbirine geçmiş sorunları komik bir dille anlatıyor Şebnem Burcuoğlu...