26 Kasım 2016 Cumartesi

Bakele / Kitap Yorumu


Bakele bugüne kadar bu blogda yazdığım kitaplardan çok farklı bir kitap. 34 hikayeden oluşan bir hikaye kitabı aslında. İlk hikayede de kitabın adını gören herkesin aklına ilk gelen soruyu cevaplıyor, 'ne demek bu bakele?'.

Birbirinden bağımsız bu 34 hikayenin hepsi ayrı bir tat bırakıyor sizde. Kitabın arka kapağında şöyle bir ifade var ''okuyan 'iyi ki Türkçe biliyorum' diye şükrediyor'' 
Kesinlikle iddialı ama çok doğru.

Çok çabuk okunan, çok çabuk biten ama bitmesi hiç istenmeyen bir kitap. Hiç bir his zorlama değil bu kitapta. Doğal, farkında olmadan yüzünüze yapışan bir tebessüm ile okuyorsunuz sonuna kadar. Bazen çocuk oluyorsunuz okurken, bazen fakir, bazen zengin, bazen yetim, bazen bir aile yükünün altında kalmış gibi. 

Bundan sonra çizgi, mücver, ben geldim de, ney, conta kelimeleri bana hep bu kitabı hatırlatacak.
Ve 10 Mart 2050 gerçekten Perşembe.
Ve Gasabalının gizemi de hep aklımda kalacak

Sezgin Kaymaz'ın kalemini çok sevdim, sanki hiç okunma kaygısı yok. Sanki kendini hiç kısıtlamamış hiçbir prensibinden ödün vermemiş, sadece ve sadece bir şeyler hissettirmek için yazmış gibi. Bazı yazılarda bir zorlama vardır ya hani. Onu okurken gülmeniz gerekiyordur çünkü gülmeniz için yazılmış olduğunu bilirsiniz. Ama bu öyküler öyle değil herkes farklı bir hisle okuyordur tahminen. Aynı hikaye bir okuru güldürürken bir okuru hüzünlendirebilir. Romanları da varmış Sezgin Kaymaz'ın, onları da listeme aldım.

Size alıntılarla veda ediyorum. İyi okumalar kitap severler...

*Aşk, aşık olduğunla yekvücut olmakmış. Öyle dedi dedem.

*İnsan birine haksızlık etmek istediği zaman, köpek gibi tasma takar da içinin en karanlık deliğine kapatır vicdanını. Hem iyi biri olduğunu düşünüp hem de kötülük etmek istiyorsan, zulmedeceğin kişinin insanlığına bakamazsın çünkü. Yüzün tutmaz. Sıfatına bakarsın. Etiketine, markasına bakarsın.

*Diş ağrın gibidir mazin, kaçamazsın.

*O gitti her şeyimi alıp.
Ben kalan hiç'le kaldım.

*Çocukları evlilik bağının tutkalı niyetine kullanmaya kalkan anne babalar, çocuklarını da kendi zindanlarına attıklarını göremiyorlar galiba. Çocuk gıdığıyla yürüyen evlilik, yok evliliktir. Veya şöyle söyleyeyim; yürüyüp giden bir evlilik falan değildir o. Çocuğun çocukluğudur yürüyüp giden.

*Seyrediyorsan, ortaksın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder