24 Ekim 2016 Pazartesi

Descendants of the Sun / Dizi Yorumu

Neden bu diziyi yazmamışım anlamıyorum şu an. Diziyi izleyeli çok oldu ve geçen bir videosu çıktı karşıma. Bir bakayım blogda ne yazmışım, hem anıları tazelerim dedim ama yok bulamadım. Yazdım diye de hatırlıyorum ama neyse artık benim beynim yanmış sanırım.

E dizinin yazısını yazmak için diziye tekrar göz gezdirmem gerekti. Ama böyle olması daha iyi oldu gibi. Bazı fikirlerim değişti çünkü.
Konusu: 
Birleşmiş Milletler'e ait barışı koruma birliklerinde yer alan Yüzbaşı Yoo Shi Jin ile Birleşmiş Milletler'in talebi üzerine başka bir ülkenin başkentine tayin edilen Doktor Kang Mo Yeon'un aşk hikayesidir.

Hiç tatmin etmeyen bir konu yazısı değil mi? Ben anlatayım biraz dizi bir hırsızın Yüzbaşı Yoo ve Başçavuş Seo ile karşılaşmasıyla başlıyor. Bu hırsızın muayeneye geldiği hastenede doktor olan Kang Mo Yeon ile bu vasıta ile tanışıyorlar. Başta yanlış anlaşılmalar oluyor ama sonradan birbirlerinden hoşlanıp randevulaşıyorlar. Gelgelelim özel kuvvetlerde çalışan Yoo Shi Jin randevulardan hep acilen ayrılmak zorunda kalınca bu şekilde bir ilişki yürütemeyecekleri için herkes yoluna modunda devam ediyorlar. Aylar sonrasında da tesadüfen ikisi de Urk'ta birlikte çalışmak zorunda kalıyorlar ve olaylar buradan sonra başlıyor.

Dizi hakkında yorumuma gelirsek. Öncelikle spoiler olmayacak şekilde şunu söyleyebilirim ki hikayeyi ve oyunculukları çok sevdim. Herkes hakkıyla oynadı gerçekten. Bence izlenilmesi gereken bir dizi. Konusu da orijinal. Şu ana kadar izlediğim en mükemmel diziler arasına girdi diyemem ama onun bir tık altında kesinlikle.

İkinci kez bakmamın iyi olmasından kastım ise şu idi ; ilk izlediğim zaman bu dizi o kadar abartılarla anlatılmıştı ki ben dizinin aşırı aşırı iyi bir dizi olmasını bekliyordum ve izlediğimde hayal kırıklığıyla kalakalmıştım. O zaman yazsaydım bu yazıyı biraz daha 'izlemeyin' tarzı bir yazı yazabilirdim. Ama şu an aşırı bir şey beklemeden diziyi izleyince bir kaç yer dışında gayet sağlam bir dizi olduğunu düşünüyorum. Dört dörtlük mü? Hayır. Ama o kadar aşırı saçma diziler varken bu dizi kesinlikle izlenmeliler arasına girdi benim gözümde.

Buradan sonra spoiler içerir!!!

  • Aynı yerde çalışmaya başlamadan önce tanışmış olmalarını sevdim. Genelde beraber çalışmaya başlayınca hoşlanılır dizilerde. Birlikte olmayı denemiş ama olmayacağını anlayıp saygı çerçevesi içinde kendi yollarına gitmiş olmalarını sevdim.
  • Aşk üçgeni olmamasını çok sevdim. Ben böyle aşk üçgeni olmadan iki çift üzerinden ilerleyen hikayelere bayılıyorum. 
  • İkinci çifti çok çok sevdim. Yer yer asıl çiftimizin önüne bile geçtiler. İkinci çiftin kadın oyuncusunu daha önce Heirs'te izleyip kıl kapmıştım ama buradaki haliyle beni benden aldı.
  • Güzelsin, güzelim, yakışıklısın, yakışıklıyım olayını sevdim. Her dizide olur böyle tekrar tekrar verilen replikler, bunlar da çok hoştu.
  • Deprem, mayın vs. gibi görsel efekt içeren sahneler aşırı derecede amatörceydi. Böyle bir dizide bu sahneler neden bu kadar vasattı anlayamadım ama dizinin konusunun orijinalliği, kurgu, senaryo ve oyuncuların hatrına görmezden gelmek zorunda kaldım.
  • Bol bol Song Joon Ki tatlılığı izledik. Kıza yaptığı şebeklikler beni benden aldı. Kıza karşı mesleğinin avantajlarını kullanması da öyle. (Kız kaçmak isterken camdan atlayıp önüne çıkması, kızı gözetlemek için ağır bir silah kurup dürbününden izlemesi vs.)
  • Başçavuş Seo ile Yüzbaşı Yoo'nun kızların kıskançlık savaşlarında hemen birbirlerini satmalarına çok güldüm.
  • Bol bol kulak tırmalayıcı kötü aksanlı ingilizce de dinleyeceksiniz baştan hazır olun.
  • Song Joon Ki'nin aksiyon sahnelerine ba-yıl-dım!
  • Yoon Myeong Ju beni çok ağlattı. Kim Ji Won'un oyunculuğu dört dörtlüktü.
  • Lee Chi Hun'un gerçek bir doktor haline gelmesi de çok içten bi hikayeydi.
  • Erkekler nasıl kadınların kıskançlığından çok korkuyorsa kızlar da erkeklerin kıskançlığından bir o kadar korkuyordu. Bu ayrıntıyı da çok sevdim.
  • Romantik sahneler mükemmeldi ama her şey mi sizin başınıza gelir arkadaş? Depreme yakalandılar, virüs salgını, uçurumdan düşme, mayın tarlasına dalma, kaçırılma, canlı bomba olma, ölüp dirilme falan saymakla bitmez.
  • Kızların her sabah erkenden kaslı ve üstsüz abilerimizle kendilerine göz ziyafeti çekmesi de çok komikti :D
  • Yoon myeog  Ju'nun aşkına hayran kaldım. Asıl kızımız kafasında Yoo Si Jin'le birlikte olmayı tartarken soruyor;   -Erkek arkadaşının asker olmasından korkmuyor musun? Ölebileceğinden ya da yaralanacağından endişelenmiyor musun?    -Ben onun asker olmasından çok onsuz kalmaktan korkuyorum. Yani hayır, hiçbir şeyden korkum yok.
  • Dizi müzik açısından pek zengin değildi. Bir ost vardı sadece her duruma uyuyordu diyebilirim.
Sonda böyle öldüler gibi yaptılar falan ama yani çok gereksizdi bence. Dizinin iki bölüme daha ihtiyacı varmış ondan uzatmışlar gibi olmuş. Künye ve son mektuplarını aile ve sevgililerine verirken hüngür hüngür ağlattılar gerçi ama yine de sevmedim gereksiz geldi.  Onun dışında genel olarak ben beğendim. İzleyecek dizi arıyorsanız bakın derim.

Yazı biraz dağınık olmuş olabilir kusura bakmayın kontrol etmeden yayınlayacağım çünkü pek vaktim yok :(

Son olarak size birkaç replik bırakıp kaçıyorum. Başka bir yazıda görüşmek üzereee....





-Bu son resimde bir halt yemiş ve bunu sevgilisinin anlaması an meselesi olan 
yakışıklılarımızın ecele doğru koşuşunu izliyoruz :D-



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder